Genel olarak uluslararası futbolla ve NBA ile ilgili çok analizler yaparım ve bunları gerek yurt içi gerekse yurt dışında paylaşırım. Türkiye'de Süper Lig analizi yapmak nedense hiç düşüncelerim arasında yer almaz, sadece özel durumlarda bir iki tane sadece. Süper Lig'e dokunmuyorum diye Bank Asya'ya ya da daha alt liglere dokunmayacağım diye bir şey yok değil mi, işte tam bu noktada bir de İzmirtime gazetemizin çıkacak olması ve orada da yerel takımlarımıza önem vereceğimizden bugün bu analizimi Karşıyaka'nın Kartalspor deplasmanında oynadığı maça ayırdım.
Bakalım Karşıyaka'da Kartalspor karşılaşmasında gözümüze çarpanlar neler olmuş ve neler çıkartabilmişiz ?
Maç başlarken Kartal İlçe Stadı'nda hemen gözümüze çarpan tribünlerin sahaya bir adım uzaklıkta olması. O kadar güzel bir görüntü sergiliyor ki taraftarlarla sahanın bu kadar yakın olması, fakat tabi ki eğer yeteri kadar seyirci varsa. Gördüğümüz kadarıyla statta 1-2 bin seyirci vardı ve hemen hemen Karşıyaka ile ev sahibi Kartal seyircisi eşit sayıdaydı. İlk önce yerel takımlarımıza seyirci desteğini sağlamak sanırım futbolun geliştirilmesi gereken ilk ayağı. Balıkesir seyircisine bir tebrik de yollayalım her maç 20bin kişiyle takımlarını destekledikleri için.
Maça başladık bu düşünceler içinde. Ben Karşıyaka'dan bir deplasman takımı olarak daha sakin ve oyunu olabildiğince yavaşlatan bir sistem beklerken bir anda bir baktım herkes bir telaş içinde. Topun nerede olduğu belli değildi, adeta bir tenis ya da basketbol maçı edasında oynanıyordu ilk dakikalar.
Kaleye çekilen şut 13. dakikaya kadar yok gibiydi, bu dakikada Kartal kullandığı kornerde topa kafayı vurup dışarı atarak aslında yarım bir atak geliştirmiş oldu maçta ilk defa.
Daha sonra bir dakika geçmişti ki Karşıyaka, ceza sahası içinde Şaban'la topu ayağında buldu ve şut üst direkte patladı. Gerçekten güzel bir şuttu fakat Şaban'ın şansı, o top 3 direğin arasından geçmeyecek, vurup geri gelecek diyordu. Şaban'a hemen bir parantez açıp bir şeyler fısıldamak gerekiyor sanırım. Gerçekten hava toplarında 2. Lig oyuncu olmayacak kadar kaliteli bir adam. Topu ayağında bulduğu zaman iyi de şut çıkartabiliyor, fakat daha 25 yaşında bir oyuncu ve tekniğini umarım daha yukarılara taşır Şaban, çünkü iyi bir forvet olmak için top kontrolünün ve sürmenin de önemi yüksek, yine de şunu çok rahat bir şekilde söyleyebiliriz; Karşıyaka'nın ayakta kalan bir iki oyuncusundan biri Şaban Yılmaz Genişyürek.
25. dakikada benim çok dikkatimi çeken bir pozisyon oldu. Karşıyaka rakip ceza sahası önünde bir şut çekiyor ve savunmadan geri dönüyor. Top tekrar aynı oyuncuda kalıyor ve pozisyonu ve şut açısı olmamasına rağmen yine vuruyor, yine vuruyor. Bunu yapmaktaki amacını umarım kendisi biliyordur, çünkü amaç en iyi pozisyonu bulup şut çekmek, paslaşmak ve gol atmak, eğer pozisyon yoksa dostlar alışverişte görsün diye şut çekmek sadece takımına zarar verir.
28. dakikada sağ taraftan kullanılan kornerde Kartalsporlu Erhan Ergin topa uçarak kafayı vurdu ve top çok az farkla dışarı çıktı.Burada benim dikkatimi savunmadaki başıboşluk çok çekti. Adam paylaşımı konusunda sanki herkes birbirine bırakır gibi ve bunu kaleci Bülent Ataman ile de çok yaşıyorlar. Bülent kaleden çıkayım mı çıkmayım mı tereddüttünde kalıyor ve bu da zarar veriyor yine takıma.
43. dakikada emektar 35'lik Burak Akdiş öyle bir slalom yaptı ki savunma adeta seyretti ve Kartalspor tek adamla golü yaptı. Bu pozisyonda hem savunmayı çok rahat geçti Burak hem de kaleci Bülent Ataman'ın zamansız çıkışını çok iyi değerlendirdi ki zaten köşelere vurmayı, ayak içi plse vuruşları yapmayı çok iyi bilen bir isim Burak.
İlk yarı 1-0'la bitmişti ve açıkçası doğru düzgün pozisyon yoktu, sadece fiziksel mücadele vardı sahada. Bireysel beceriyle gelmiş gol Kartalspor'u öne geçirmişti. İlk yarı aldığım notlara baktım devre arasında ve Karşıyaka'dan 2 isim çok kötüler listesindeydi onlar da: Fatih Şen ve Cihan Yılmaz'dı. Nitekim ikinci yarı başladığında sahaya giren 2 yeni oyuncu gördük Erdi ve Özgürcan, bilin bakalım kimler çıkmıştı, evet Fatih ve Cihan. Bu değişikliği görünce en azından biraz daha göbekten ataklar yapabilme ihitmali doğdu dedim Karşıyaka için.
2. yarı başladığında dk 49'da Bülent Kocabey sağdan korner atışını kullandı ve Şaban da iyi yükselip vurdu fakat az farkla top dışarı çıktı. Bülent Kocabey demişken sizlere Bülent'i gerçekten çok beğendiğimi yine söylemek istiyorum. Bu çocuk gerçekten sahanın her yerinde, hem koşuyor mücadele ediyor hem de bunun üzerine çok da iyi pas yapıp adam eksiltebiliyor. Karşıyaka'nın Şaban ile birlikte en iyi adamı Bülent Kocabey'di bugün yine.
63. dakikada ceza sahasının hemen nünden kaleyi cepheden gören bir konumdan Bülent Kocabey'le bir serbest vuruş kullandı Kaf Kaf ve top ilk önce savunmadan geri döndü, daha sonrasında yine Bülent'in önünde kalan top bu sefer üst direğe gönderiliyordu aynı oyuncu tarafından. 2. direk gazisi de Şaban'dan sonra Bülent oldu böylece.
Evet sadece 2 dakika sonra dakikalarımız 65'i gösterirken bana bile yok artık dedirten bir olay oldu ve garip bir gol geldi. Çok fazla kişiye göre gariplik nerede dedirten bir gol olabilir fakat bana göre "yok artık" denilmesi gerekiyor. Çünkü Burak Akdiş ceza sahasına sağ çarprazdan giriyor ve savunma başında açısı dar ve pas verecek arkadaşı da olmadığı için kaleye vuruyor işte bu noktada bizim Bülent Ataman topa doğru biraz hamle yapmaya çalışırken top ellerinin ucundan uzak direğin dibine gol olarak gidiyor. Benim için Bülent Ataman'ın bittiği an bu andır. Yaşa takılan bir adam değilim ve Bülent'in 37-38 yaşında olması da çok önemli değil fakat görüyorum ki Bülent Ataman bitirmiş futbolu kafasında ve uzatmaları oynuyor. Size şunu söyleyeyim, Bülent Ataman'ı ben Ömer Üründül'e benzettim bir an. Neden diye sorarsanız, biliyorsunuz Ömer Üründül yorumculuk için para almıyormuş TRT'den, bence Bülent Ataman da aynı şekilde Karşıyaka'dan almıyor galiba. Kalecilere bahane bulmak en kolayıdır futbolda, nasıl Beşiktaş-Atletico Madrid maçında takım rezalet oynamasına rağmen tek yaptığı hata sonucu fatura Cenk'e kesildi, fakat bugünkü yle bir şey değildi inanın bana.
Maçın sonları gelirken benim aklıma takılan bir diğer nokta ise sahada Karşıyaka formasıyla dolaşan koyu renkli, saçları örülü 23 yaşındaki genç arkadaşımız, Agbetu. Hayatında yabancı milletlerden en sıcak ilişkileri kimlerle kurdun diye sorsanız bana hemen Nijerya derim. Nijeryalı birçok arkadaşım var ve dünya tatlısıdırlar, fakat biz kara arkadaşlarımızı seviyoruz diye biraz sempatik görünüyorlar diye takımlarımıza illa alacağız diye bir şey mi var arkadaş. Ben bu konuyu hiç anlayamıyorum ve bu konuda hemen aklıma Kemal Sunal'ın bir filmi geliyor. "Kemal Sunal zenci kılığına girip bir basketbol takımının antrenmanına gider ve akıl almaz basketler atar. Koç ve başkan çok sevinir bu olaya ve öpmek isterler zenci Şaban'ı ve olan olur, boya akar beyaz ortaya çıkar, oradan kovulur". Hatırladınız değil mi hepiniz filmi, galiba olaylar 40 senedir hep byle yürüyor bizim ülkede, birilerine iş vermek için ya babanın oğlu olacak, akraba olacak ya da popüler olacak isminden cisminden yararlanacaksın. Agbetu'yu eğer çok koşuyor, çok hızlı, hareketli diye aldıysanız eğer benim çok daha büyük bir fikrim var. Bakın orada boğaz tokluğuna onlarca madalya alan İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin mükemmel koşucuları var, hem bizim çocuklarımız hem de çok daha hızlı koşarlar, mücadele ederler hem de çok daha az para alırlar. Bari kendi çocuklarımıza gitsin para, aynı işi görecekler zaten.
İşte böyle düşünceler içinde Karşıyaka Kartalspor'a 2-0 mağlup olup, "ben play-off için çok çalışmalıyım" dedi.
Mustafa Bayrak (Uluslararası Futbol Analisti ve yazarı)
No comments:
Post a Comment
Note: Only a member of this blog may post a comment.